'Uluslararası transit taşımacılık için en çok tercih edilen ülkelerden biri konumuna yükseldik'

`Uluslararası transit taşımacılık için en çok tercih edilen ülkelerden biri konumuna yükseldik`



İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi'nin (İSEDAK) 33. Toplantısı, Bakanlar Çalışma Oturumu ile devam etti.

Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan'ın başkanlık ettiği toplantıda, İİT üyesi ülkeler arasında sınır aşan ulaştırma koridorlarının iyileştirilmesi ile ilgili ülke temsilcileri görüşlerini bildirdi.

Toplantıda Türkiye Delegasyonu adına konuşan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, 30 yıllık küreselleşme sürecinin ardından bugün gelinen noktada, kıtalararası ticaret hacminin devasa boyutlara ulaştığını söyledi.

Küresel gayrisafi hasılanın yüzde 50,6'sını oluşturan uluslararası ticaretin 2050 yılına kadar yüzde 350 artmasının beklendiğini anlatan Arslan, sözlerine şöyle devam etti.

"Ekonomik çekim merkezinin gelişmekte olan ekonomilere doğru kayışı ve tedarik zincirlerinin küreselleşmesi, kaliteli ve kesintisiz ulaştırma alt yapılarının önemini giderek artırdı. Artık, alt yapıların iyileştirilmesinin ötesine geçen bir ulaştırma ve lojistik anlayışını benimsememiz zorunluluk haline geldi. Bu anlamda, biz politika belirleyiciler ulaştırma politikalarını, 'koridor' perspektifli yaklaşımlar temelinde belirlemekle yükümlüyüz. 

Ulaştırma koridorları, ulaştırmanın önündeki fiziki engellerin kaldırılması kadar, fiziki olmayan engellerin bertaraf edilmesi ve güzergah ülkeleri arasında iş birliğinin geliştirilmesini içeren önemli fırsatlar sunuyor. Taşımacılık maliyetleri ve sürelerde sağladığı kısalma sayesinde, ulaştırma koridorları tüm güzergah ülkeleri için ekonomik kalkınmanın yolunu açabilmektedir. 
Bu bağlamda, ulaştırma koridoru kavramı özellikle son yıllarda bölgesel ve uluslararası platformlarda büyük önem kazandı."

İSEDAK'ın da koridorların önemine kayıtsız kalmayıp bu önemli toplantıyı düzenleyerek üye ülkeleri araya topladığını belirten Arslan, Türkiye'nin de bu konuya çok önem verdiğini, bu konudaki yaklaşımları ve çalışmaları paylaşmak adına ulaştırma koridorlarına dair bir ülke raporu hazırladıklarını ve bu toplantı vesilesiyle paylaştıklarını söyledi.

Türkiye'nin ulaştırma koridorlarına bakışı

Konuşmasında Türkiye'nin, ulaştırma koridorlarına bakışına değinen Arslan, şunları anlattı:

"Kıtaları birbirine bağlayan konumu ile Türkiye, yükselen Asya ekonomileriyle Avrupa ve Afrika arasındaki önemli ticaret güzergahlarının üzerinde yer alıyor. Bunlardan en önemlisi şüphesiz ki Avrupa ile Çin arasındaki ticaret güzergahı.

Öyle ki, 2016 yılında, Avrupa Birliği ile Çin arasında bir günlük ticaret hacmi 1 milyar doları geçti. Bu ticaret akışının artarak devam etmesi ve 2025 yılında yıllık 740 milyar dolara yaklaşması bekleniyor.

Deniz taşımacılığı bu ticaret akışlarında en çok kullanılan mod olmakla birlikte bahsettiğim devasa rakamlar göz önüne alınarak kara bağlantılarının ve çok modlu ulaştırma alternatiflerinin geliştirilmesi gerekiyor. Bu bağlamda, sürdürülebilir ve çevreci bir uluslararası taşımacılık için özellikle demiryolu ve kombine taşımacılığına dayalı ulaştırma koridorlarının geliştirilmesi elzem."

Birleşmiş Milletler’in Avrasya ulaştırma bağlantıları, kuşak ve yol güzergahına ilişkin yaptığı çalışmanın, demiryolu ve çok modlu ulaştırma koridorlarının deniz taşımacılığına göre, süre ve maliyet bakımından daha rekabetçi olabileceğini karşılaştırmalı istatistiklerle ortaya koyduğunu aktaran Arslan, "Burada ortaya çıkan diğer bir bulgu ise kuşak ve yol güzergahının başarısının ülkelerin Avrasya koridorlarını geliştirmeye yönelik bölgesel çabaları ve iş birliği faaliyetlerine bağlı olduğudur." dedi.

"Bölgesel ve entegre ulaştırma koridorları perspektifini benimsedik"

Raporda da kaydedildiği üzere Türkiye'nin "bölgesel ve entegre ulaştırma koridorları" perspektifini benimsediğini ifade eden Arslan, "Bu bağlamda, son 15 yıllık ulaştırma politikalarımızın temelini, bölgemizdeki ulaştırma koridorlarına yönelik tamamlayıcı ve kapsayıcı bir bakış açısına dayandırdık." diye konuştu.

Türkiye'nin, Avrasya bölgesinde güvenli, ekonomik ve rekabet edebilir ulaştırma bağlantıları kurmaya yönelik çabalarına değinen Arslan, şunları kaydetti:

"Bir ulaştırma koridorunun işlerliğinin sağlanması için ön koşul kaliteli ve kesintisiz ulaştırma alt yapılarıdır. Biz, ulaştırma alt yapılarımızı iyileştirmek ve uluslararası taşımacılık güzergahlarındaki eksik bağlantıları tamamlamak üzere son 15 yılda 362 milyar dolar yatırım gerçekleştirdik. Ayrıca, kamu kaynaklarıyla sınırlı kalmayarak yap-işlet-devret mekanizmasını etkin kullandık ve dev projeler tamamladık. Ülkemizi, yüksek kaliteli demiryolu ve karayolu ağları tesis ederek, doğu-batı ve kuzey-güney eksenlerinde bir transit ülke konumuna getirdik.

Bu çerçevede, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi, Edirne'den Kars'a uzanan hızlı tren projelerimiz, Marmaray, Halkalı-Kapıkule Demiryolu Hattı, Kuzey Marmara Otoyolu ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Çanakkale Köprüsü, Avrasya Tüneli, 3 Katlı İstanbul Tüneli ve Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyol Projemiz ile Avrasya ulaştırma bağlantıları için gelişmiş bir alt yapıyı çok şükür tamamlamış olduk."

Bu projeler içinde, koridor odaklı alt yapı yatırımlarına ve bu amaçla ülkeler arasında kurulabilecek iş birliğine çok güzel bir örnek teşkil eden Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesine özellikle vurgu yapmak istediğini dile getiren Arslan, Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan arasında üçlü bir anlaşmaya dayanan projenin açılışını, 30 Ekim'de Türkiye ve Azerbaycan devlet başkanları ile Gürcistan, Kazakistan, Özbekistan başbakanları ve çok sayıda bakanın iştirakiyle gerçekleştirdiklerini hatırlattı.

Bu demiryolu hattı ile Türkiye'nin Pekin'den Londra'ya kesintisiz demiryolu bağlantısı kurma hedefini de hayata geçirmenin nasip olduğunu belirten Arslan, bu proje sayesinde, Çin'den Orta Asya'ya, oradan da Hazar Denizi'ne ulaşan bir ulaştırma koridorunun, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu hattıyla Türkiye'ye bağlandığını anlattı. 

Başlangıçta 1 milyon yolcu ve 6,5 milyon ton yük taşıma kapasitesine sahip olacak bu hattın 2034 yılında 3 milyon yolcu ve 17 milyon ton yük kapasitesine ulaşmasını öngördüklerini ifade eden Arslan, Türkiye'nin coğrafi konumu sayesinde bu koridorun, Avrupa'ya ve liman bağlantılarıyla Afrika'ya kadar uzanan ekonomik, güvenli ve rekabet edebilir bir koridora dönüşeceğini söyledi. 

"En çok tercih edilen ülkelerden biri konumuna yükseldik"

Bakan Arslan, değinmek istediği ikinci hususun ise ulaştırmanın önündeki fiziki olmayan engellerin kaldırılmasının ulaştırma koridorlarının gelişiminde oynadığı anahtar rol olduğunu belirterek, bu engellerin, maliyetleri ve taşımacılık sürelerini yükselttiğini vurguladı. 

Dünya Bankası'nın 2016 Lojistik Performans Endeksi'nin ortaya koyduğu verilerin, fiziki olmayan engellerin gelişmekte olan ülkelerin rekabet edebilirliğine önemli ölçüde zarar verdiğini gösterdiğini aktaran Arslan, şöyle devam etti:

"Bu çerçevede, uluslararası taşımacılıkta serbestleştirme, uyumlaştırma ve kolaylaştırma politikaları temel önceliklerimiz. Özellikle, 3 kıtadan 70 ülkeye yaptığımız kara taşımacılığında, 59 ülkeyle ikili karayolu anlaşması imzaladık ve bunlardan 24'üyle tam serbestleşme sağladık. Sınır kapılarının modernizasyonu ve sınır geçişlerinin kolaylaştırılmasının yanı sıra BM bünyesindeki temel taşımacılık anlaşmalarının da hemen hepsine taraf olarak, uluslararası transit taşımacılık için en çok tercih edilen ülkelerden biri konumuna yükseldik."

"Son 14 yılda 60,2 milyar lira kamu yatırımı yaptık"

Bir ulaştırma koridorunun temel unsurlarından birinin de kombine taşımacılık imkanlarını barındırması olduğunu anlatan Arslan, bu anlamda, farklı ulaştırma modları arasındaki dengeyi sağlamak ve kombine taşımacılığı geliştirmek üzere demiryolu yatırımlarına büyük ağırlık verdiklerini söyledi.

Gerek yeni hızlı tren hatlarının yapımı gerekse mevcut hatların iyileştirilmesi için 2003 yılından itibaren son 14 yılda 60,2 milyar lira kamu yatırımı yaptıklarını ifade eden Arslan, "Demiryolu alanında serbestleşmeye giden yasal bir düzenlemeyle demiryolu taşımacılığında yeni bir dönem açıldı, demiryolu yük taşımacılığında blok tren uygulamalarına geçilerek büyük artışlar sağlandı. Öte yandan üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olarak, Ro-Ro ve tren feri hatları konusundaki tecrübelerimizle Akdeniz, Karadeniz ve Kuzey Afrika'ya uzanan çok modlu taşımacılık ağlarını etkin olarak kullanıyoruz." diye konuştu.

Bakan Arslan, lojistik hizmetlerin ulaştırma koridorları için taşıdığı hayati önemin altını çizdi. 

Yük taşımacılığının son teknolojik imkanlarla kolaylaştırılması, depolama ve aktarma hizmetlerinin geliştirilmesinin ticaret akışlarının belli koridorlar üzerinde yoğunlaşmasına vesile olduğunu belirten Arslan, "Türk lojistik sektörü, 39 milyar avroya yaklaşan piyasa hacmiyle bölgesinde önemli bir yere sahiptir. Türkiye'nin 10. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda öncelikli sektörlerden biri olarak belirlenen lojistik sektörüne yönelik kurumsal ve yasal çerçeveyi geliştirme çabalarımız devam ediyor." dedi.

Bunun yanı sıra, ülke çapında 21 lojistik merkezin inşasının planlandığını, bunların sekizinin işletmeye açıldığını aktaran Arslan, bu çabaların, içinde bulunulan koridorların çekim merkezi haline gelmesine önemli katkılar sağlayacağı kanaatinde olduğunu dile getirdi. 

Burada yapılan görüş alışverişinin, deneyimlerin paylaşılması ve yeni iş birliği girişimlerinin başlatılması açısından büyük önem taşıdığını belirten Arslan, "Ulaştırma koridorları bugün ticaret ve kalkınmanın anahtarı haline geldi. Koridorların geliştirilmesi ise aynı koridor üzerindeki ülkelerin ortak hareket bilinci ve iş birliği ile yakından ilgili. Bu farkındalığın artırılması açısından bu toplantının önemli bir adım olduğuna inanıyorum. Çok geniş bir coğrafyada yer alan İslam aleminin, İİT çatısı altında kurulacak iş birliği mekanizmaları çerçevesinde ulaştırma alanında koridor bilinciyle çalışmalar yapması gerektiğine inanıyorum." ifadelerini kullandı.